Çin Daha Güvenli Gıda için Kemmiyet ve Keyfiyyeti Arttırıyor: Çeviri Haber

Verification: f620c14aed060f2a
29.01.2020
A+
A-

Çin Daha Güvenli Gıda için Kemmiyet ve Keyfiyyeti Arttırıyor

1949’tan bu yana, Çin tahıl hasadını beş kat arttırarak (kişi başına düşen hasadı iki katına çıkardı) birbirine yakın arz ve talep oranlarına ulaştı. Talep ve arzın birbirini karşılama oranları çok yakın olmasına rağmen Gıda Güvenliği halen politika yapıcıları için önemli bir gündem maddesidir bu Çin resmi makamlarının Ekim ayında yayımlanan raporlarında görülmektedir.

Çin sadece vatandaşları için yeteri gıdayı hedeflemeyrek  insan tüketimi için daha kaliteli mahsuller yetiştirmek ve artan et ve süt talebini karşılamak için yeterli hayvan yemi yetiştirmektir.

Bu amaç doğrultusunda araştırmacılar daha üretken ve esnek ürünler geliştiriyorlar. Tarım Bakanlığı bu doğrultuda bu yıl sadece 80 milyon mu (53.000 km2) yüksek kaliteli ekilebilir arazinin temin edilmesini amaçlamaktadır. Araziyi “kaliteli” yapmak, sulama sistemlerinin iyileştirilmesi, biçerdöver gibi makinelere erişim ve toprak kalitesini yükseltmek gibi maddeler içerir.

Kemmiyet mi Keyfiyyet mi?

1994 yılında Amerikalı çevre analisti Lester Brown “Çin’i Kim Besleyecek?” kitabını yayınladı. Kitap, Çin’in gıda güvensizliğinin küresel bir krizi tetikleyeceği endişesinden bahsetmişti. Dünyadaki ekilebilir arazinin sadece % 7’sine sahip olan Çin dünya nüfusunun % 20’sini nasıl besleyebilir sorusunu yöneltti Lester Brown.

1996 gıda güvenliği raporunda hükümet bu kaygıyı dile getirdi. Gıda sorunlarıyla ilgili araştırmalara destek verdi ve çiftçilere daha fazla politika desteği sağladı. 2019 yılına gelindiğinde, tarım teknolojisindeki gelişmeler çok daha yüksek verim sağladığı görülüyor.

Tarım Bakanlığı’ndan bir araştırmacı olan Zhang Zhaoxin’e göre, son dört yılda 650 milyar kilogramın üzerinde olmak üzere daha iyi verimle geçen yirmi yıl oldu. Buna rağmen Çin’in gıda güvenliği hala uluslararası öneme sahip bir konu olma özelliğini taşımaktadır. Zhang, “Dünyaya karşı sorumluluklarımız, büyük bir gıda açığına izin verememiz anlamına geliyor,” diye uyardı.

Zhang, Çin’in gıda önceliğinin sadece yeterli tahıl üretmek olmadığını artık daha kaliteli tahıl üretimine geçtiğini sözlerine ekledi. Yetkili, sadece üretimi arttırmaya yönelik odaklanmanın gıda şirketlerine problemler doğurduğunu belirtti. Örneğin Çin fazla buğday üretiyor olmasına rağmen tahıl ihtiyacını Kanada ve ABD’den ithal etmeye devam ediyor.

“Çin’de birçok çeşit buğday türleri birbirine karıştığı için tutarlı bir kalite elde etmek zor. Bir şirket, belirli bir kaliteye sahip un üretimi yapmak istiyorsa, doğru buğday türünü ithal etmek zorundadır ”diye açıkladı Zhang.

Güney Çin Tarım Üniversitesi eski dekanı Luo Shiming, Çin Diyaloğu’na yaptığı açıklamada hükümetin tohumlara artan bir dikkat göstererek araştırma ve yetiştirme yatırımlarını artırdığını söyledi. Aralık 2000’de yürürlüğe giren Çin’in Tohum Kanunu, 2015 yılında taklitler (imitasyonlar) üzerinde yeni baskılar ve kontroller getirmek üzere revize edildi.

Daha fazla hasat Çin’in gıda güvenliği endişelerini gizliyor

Beyaz Rapora göre Çin, gıda arzının ve talebin orta ve uzun vadede “sıkı dengede” kaldığını görecek. Çin’in nüfus artışı istikrarlı olmasına rağmen, et, yumurta ve süt için artan talep, daha fazla hayvan yemi üretimini gerektirecektir. Teknik Rapor, bu eğilimin bir süre daha devam etmesini beklerken tahıl üretimindeki yıllık artışların fazla vermemesini beklemektedir.

Zhang Zhaoxin temel bir kıtlığa işaret ederek: “Öncelikle toprağımızın olduğuna ve bu olan toprağın iyi toprak olduğundan emin olmalıyız.”

Çin’de gıda üretimi 1996’dan sonraki yıllarda dalgalanma yaşadı ve hatta 1999’tan 2004 yılında tekrar büyüme yaşayana kadar küçülmeye gitti. 1998 yılı toplanan  hasat miktarına ancak  2008’de ulaşıldı. Bu kısmen sel ve El Niño etkisinden kaynaklansa da ekilebilir arazi kaybı ana sebepti.

Kentleşme ve sanayileşme, Çin’in 1997’den sonraki 11 yıl boyunca ekilebilir araziye girerek hükümeti 2006 yılında 1.8 milyar mu (1.2 milyon km2) “kırmızı çizgi” kurmaya zorladı. Yakın tarihte yayımlanan rapora göre güçlü koruma politikaları hafif artışlar anlamına geliyordu ve ekilebilir arazi alanlarının ve ilan edilen kırmızı çizgierin şimdilik güvende olduğunu göstermektedir.

Peki ya kalite? Yoğun tarım, kimyasal böcek ilaçları ve monokroping, toprağın verimliliğinde ve dayanıklılığında hızlı düşüşlere neden olarak doğal afetlere karşı toprağı daha savunmasız hale getirdi.

Tarım Bakanlığı ve Toprak ve Kaynaklar Bakanlığı dahil olmak üzere devlet daireleri, iyi tarım arazilerinin mevcudiyetini sağlamak için bir dizi girişimde bulunmaya devam etmektedir. Hükümet 2013 yılında, 2020 yılı sonuna kadar 800 milyon mu (53 milyon km2) yüksek kaliteli ekilebilir arazi oluşturma hedefi belirledi.

Teknik Rapor, ekilebilir arazi kırmızı çizgisini korumayı ve kaliteyi artırmayı vurgulamaktadır. Luo Shiming’e göre çevrenin korunmasına verilen önem, gıda güvenliği konularında kirliliğin önemini vurgulamaktadır.

Uluslararası pazarı etkilemek

Çin’in kendisini nasıl beslediğinin uluslararası pazarlar üzerinde ciddi etkilere sahiptir.

Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katıldıktan sonra ithalat kotalarını ve lisanslarını kaldırarak tahıl ithalatına başladı. Buğday, mısır ve pirinç için “yumuşak kotalar” halen mevcut olmakla beraber bir tarife ödemesi durumunda kotaları aşan ithalatlara izin verilmektedir. Bu arada, diğer tahıllar için tarifeler önemli ölçüde kaldırıldı.

Çin’in uluslararası gıda pazarlarına katılma konusundaki temel nedeni, kırsal gelirleri artırmak ve aynı zamanda gıda güvenliğini sağlamak için tahıl üretiminde göreli avantajlardan faydalanmaktı. Çin’in üretimindeki zayıflıkları telafi etmek için ithalat ve bazı yüksek kaliteli tahıl ihracatı, Çinli çiftçiler için daha iyi getiri anlamına geliyordu. Bu, Çin’in net ihracatçı olmaktan net bir soya ithalatçısına geçtiğini gördü ve ülke hala çoğu Güney Amerika ülkelerinden Brezilya ve Arjantin’den aldığı dünyanın en büyük soya ithalatçısı.

Teknik Rapor, Çin’in “DTÖ’ye olan taahhütlerini yerine getirdiğini”, tahıl pazarlarını açtığını ve uluslararası alanda aktif olarak işbirliği yaptığını tekrar tekrar vurgulamaktadır.

Tarımsal tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliğini artırmak için çalışan Solidaridad Ağı’nın kıdemli danışmanı Isabel Nepstad’a göre, Çin sadece soya fasulyesi için değil, aynı zamanda bitkileri iklim değişikliğine karşı daha dayanıklı hale getirebilecek teknoloji için Latin Amerika’ya yöneliyor.

Nepstad’ın verdiği bir örnek,Çin’in Dabeinong Grubu ve Arjantinli Bioceres Crop Solutions arasında yapılan ve yeni tohumlar geliştirmeyi hedefleyen işbirliği.

Soya gibi düşük marjlı mallar ile değişen Çin ekonomisi sürdürülemez hale gelir.

Nepstad Teknik Rapor için: “Bu iddialı yeni bir politika, ancak Çin de piyasa talebinden çok etkileniyor ve şirketlerin ve endüstrinin bu politikaları uygulamasını gerektirecek.”

Luo Shiming, Çin’in uluslararası ticaretten biraz faydalanmasının yanında öncelikle kendi kendine yeterli olmaya odaklanmaya devam edeceğini söyledi.

Ancak, Çin’in uluslararası gıda pazarlarıyla ilişkisi her zaman iyi olmadı. Doğal afetler ve ABD ile yapılan ticaret savaşları, son bir veya iki yıl içinde soya ithalatı için sorun yarattı ve Çin’i yerli üretimi artırmaya ve alternatif tedarikçiler bulmaya teşvik etti.

Zhang Zhaoxin, soya üretimini teşvik eden politikalar gibi politikaların uluslararası pazarlarla işbirliği ile çatışmasa da, geleceğin ithalat istikrarına, politika değişikliklerine ve doğal afetlere cevap verme kapasitesine daha fazla önem vereceğini düşünüyor.

Hem Zhang Zhaoxin hem de Luo Shiming, Çin’in uluslararası pazarları iyi kullanması gerektiğini düşünmekle beraber aynı zamanda ihracatı teşvik ederek veya ithalata olan bağımlılığı azaltarak kendi tarımının rekabet gücünü arttırması gerektiğini dile getirdiler.

Çin’in kendi tahıl ürünleri değişken kalite göstermekten, artan işçilik ve nakliye maliyetleri, arazi kaybı ve zirai kimyasallardan kaynaklanan kirlilikle karşı karşıya kalmaktan muzdariptir. Bu kaliteli ve ucuz ithal tahıllara pazar avantajı sağlar. Çin tarımı için büyük soru şu: bir yandan maliyetleri düşürürken aynı zamanda kaliteyi nasıl artırabilir?

Bahsedilen İki zorluğun aslında çözümü bir olabilir. Zhang Zhaoxin, seçici üreme ve genetik modifikasyon ile daha iyi mahsul suşları geliştirmenin önemini defalarca vurgulamıştır. Bu arada Luo Shiming, ürün direncinin arttırmanın kimyasal kullanımına olan bağımlılığı azaltacağına yardımcı olacağını dile getirdi.

 

Editör Notu: Bu makale Dialogo China sitesindeki haberden çevrilmiştir. Çeviri metnin aslına bağlı kalınmamıştır, editoryel kısaltmalar, düzeltmeler ve değişiklikler yapılmıştır. Bu haber Gıdakolik editörleri tarafından çevrilmiş olup Gıdakolik’in editöryel duruşunu yansıtmayabilir.

YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.