Köy Çeşitleri Tohum Pazarına Kazandırılabilir mi?: Nazimi Açıkgöz Yazdı

Nazimi Açikgöz
1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik Üniversitesinde tamamlamıştır. 1972-1973yılları arasında TÜBITAK ta, 1973-2009 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde görev almıştır. Kendisi "TOAG92" çeltik çeşidinin ıslahçısı olup, özellikle tarımda bilgisayar konusunda yoğun emek harcamıştır. Türkiye'de bazı Üniversitelerde ders olarak okutulan ilk ve tek Türkçe biyoistatistik bilgisayar paketi “TARİST”in geliştiricisidir. 1998-2004 yılları arasında kurucuları arasında olduğu Ege Üniversitesi Tohum Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürlüğünü yürütmüştür. Açıkgöz aynı zamanda Dünya bankasının IAASTD raporu (2008) yazarlarından biridir. Dördü kitap olmak üzere 200'e yakın yayını bulunan Açıkgöz, serbest bilim yazarı olarak Milliyet’le birlikte onlarca portalda analiz ve blog yayınlamaktadır. İngilizce yayınları http://nacikgoz.blogactiv.eu de, Türkçe yayınları https://nazimiacikgoz.wordpress.com/ de toplanmıştır. Kendisi haftalık “TheAgricultural Biotechnology Weekly” (https://paper.li/e-1435710000#/)ve “ThePlant Breeding Weekly“ (https://paper.li/e-1578347400#/) e-dergilerinin de editörlüğünü yapmaktadır.

Köy Çeşitleri Tohum Pazarına Kazandırılabilir mi?

Bitkisel üretimde tohum, fide veya fidanla yola çıkılır. Tabiiki bunların genetiği, hedeflenen, adı belirlenmiş çeşide ait olmalıdır. Ekilen çeşidin farklı verim ve kalitede ürün vermesi halinde doğacak zararı tohumu satan firma karşılamak durumundadır. Yani tohumculuk bir sorumluluk gerektirir ve tohum satışını yetkilendirilmiş tohumculuk firmaları dışında biri örneğin bir çiftçi bu mesuliyeti üstlenemez ve o nedenle de tohum satamaz. Peki tescil edilmemiş köy çeşitlerini tohumcu firmalar da üretip satmayacağına göre, ne olacak o, birçok karakter bakımından öne çıkan, hatta vazgeçilemeyen köy-yerel-çiftçi çeşitlerinin tohumculuğu?

Önce tohum desteği diye bilinen, sertifikalı tohum kullanan üreticilere verilen bir meblağı anımsatalım. Buradan tescil edilmemiş, koruma altına alınmamış, yetkili bir tohum firmasının arkasında olmadığı bir yerel çeşidin, üretici tarafından satın alınması ve üretilmesi pek olası görünmüyordu. İşte tam bu aşamada Tarım ve Orman Bakanlığının 03.09.2019 tarihinde yayınlanan “Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlamasına Dair Yönetmeliği” imdada yetişiyor. Yönetmelik yerel çeşitlerinin genetik erozyonlarını engellemek amacıyla; tohumluklarının çoğaltımı, pazarlanması, yerinde idamesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili kurallar getirerek, ticareti yapılacak yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, tohumluk üretimi ve tohumluklarının piyasaya arzı ve bu konudaki denetimlere ilişkin usul ve esasları kapsar.

Bu yönetmeliğe göre yerel tohumlar kamu malı olarak ilan ediliyor ve kayıt altına alınmış olan yerel çeşitler ile ilgili işlemler Bakanlığın izin ve denetimi altında gerçekleştirilecektir. Yeni yönetmelik daha önce yerel çeşitlerin kayıt altına alınmasında STK, Üniversite, meslek kuruluşlarının başvuru hakkı kaldırılmıştır. Tohumluk üretimi dahil her hak sadece Tarım ve Orman Bakanlığının araştırma enstitülerine bırakılmıştır.

Adı geçen yönetmelikte yerel çeşit, milli çeşit listesinde kayıtlı çeşitlerden farklı olmak üzere; genetik erozyon tehdidi altında bulunan, belirli bir coğrafi bölge veya bölgelerde geleneksel olarak yetişen tohumlar ile yetiştiği bölgenin coğrafi şartlarına adaptasyon sağlamış bitki türlerinin klon ve popülasyon grupları olarak tanımlanmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi köy çeşidi popülasyondur. Yani genetik olarak saf değildir. Ama bir “çeşit” olarak tescili için tohum, genetik olarak saf olmak zorundadır.

 

Türkiye’de son yıllarda öne çıkan köy çeşitlerine örnek olarak KARAKILÇIK ve SİYEZ buğdayları gösterilebilir. Bunların un ve ekmekleri bugün market raflarında yer almaktadır. Karakılçık buğdayı diğer ekmeklik buğdaya göre üç kat fiyat bulabilmektedir. Ne var ki yüksek boyu, pek sağlam olmayan sapı ile makinalı hasada uygun değildir. Ayrıca yatma ve hasatta dane dökme gibi nedenlerle diğer çeşitlerle rekabet konusu, göz ardı edilemez. Bugün, ekmeğinin kalitesi belirli tüketici grubunu oluşturmuşsa da bir fiyat-tüketim dengesi içinde popülasyon karakılçık yerel çeşidinin geleceği sınırlıdır. “Tek başak seçerek” başlayan bir seleksiyonla üç-beş yılda elde edilen saf ve durulmuş genotipler, salt kalite farklılığı nedeniyle tescile kadar gidilebilir. Ne var ki yüksek boyu, pek sağlam olmayan sapı ile makinalı hasada uygun olmayan fakat yüksek ekmek kaliteli bir çeşit adayı.

 

Peki yüksek boyu, pek sağlam olmayan sapı ile makinalı hasada uygun olmayan karakterleri giderilirken o yüksek ekmeklik kalitesini muhafaza edecek bir seçenek yok mu? Klasik bitki ıslahı ile 13-15 yılda bir çeşit geliştirilebilir. Ancak bugün böyle uzun bir süreye bel bağlamak oldukça riskli. O ekmek kalitesini, şu anda yüksek verimli buğday çeşitlerine aktarmak üzere birçok firma arayış içinde olabilir. Bu işlem artık 4 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşebiliyor (Açıkgöz 2010, Bitki Islahında Bir Rekor: Dördüncü Yılda Yeni Çeşit, tiny.cc/kbkhpz)[1]

 

Hindistan, genom destekli bitki ıslah yöntemi ile dört yıl gibi rekor sürede geliştirilen iki nohut çeşidinin duyurusuna hazırlanıyor[2]. Türünün bu ilk çalışmasında, söz konusu genotipler, hem kuraklığa toleranslı ve hem de hastalığa dayanıklı. Çeşitler, Hindistan Tarımsal Araştırma Enstitüsü (IARI) ve Raichur (Karnataka) Tarım Bilimleri Üniversitesinin ortak çalışması ile geliştirildi. Bu çeşitlerin ıslahında uygulanan moleküler yöntemler ve genomik yenilikler, nohut gibi baklagiller ve kendine döllenen diğer bitkilerde verimli, kaliteli, çevre ve hastalıklara-zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesine örnek olacağa benzemektedir.

Bu gen-genom düzenlemelerinde genotipler, kısa sürede tescil edilip, üreticilere ulaşabilmektedir. Gen düzenlemeleri CRISPR-Cas9, ZFN, Talen gibi bir seri yeni gen mühendisliği yöntemlerini kapsamaktadır. Bu yöntemlerde, GDO’lardaki gibi dışarıdan herhangi bir gen transferi söz konusu değildir. Tersine, hedeflenen gendeki nucleotidlerin, geçici DNA kesici enzimleri ile susturulması, etkisinin artırılıp azaltılması, ikame edilmesi (yer değiştirmesi veya yerine konması) yani mikro-mutasyona tabi tutulması ile yeni genotiplerin yaratılmaktadır[3].

 

Peki bu yeni ıslah tekniği üzerinde duran kaç Üniversite veya Enstitümüz var? Maalesef Ziraat Fakültelerimizde yapılan tezlerin yalnız %20’si tarımsal sanayiye yöneliktir. Peki o zaman ne yapılabilir?

 

Bu konuda dünyadaki gelişmelere bir göz atalım:

  • Pakistan acil gereksinimi nedeniyle ücretsiz olarak tohumculuk firmalarına dağıtmak üzere yurtdışından tek bir hat-gen satın almıştır,
  • Aynı şekilde Brezilya tüm ülkede pazarlanmak üzere uluslararası bir firmaya bir çeşit ısmarlamıştır.

 

Görüldüğü gibi dünyada hat-gen ticareti yapılmaktadır. Ne yazık ki biz ülkemizde ancak «gene yatırım» konusunda farkındalık yaratmakla işe koyulabiliriz.

 

O zaman, şu bizim KARAKILÇIK için kısa ve sağlam sap sağlayacak bir moleküler-genomik ıslah projesini veya yüksek verimli bir X ekmeklik buğday çeşidine KARAKILÇIĞIN yüksek ekmek kalitesini aktaran bir genomik ıslah projesinin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde arayışına girsek.

 

Nazimi Açıkgöz

[1] https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2019/10/23/bitki-islahinda-bir-rekor-dorduncu-yilda-yeni-cesit/

[2] https://www.icrisat.org/genomics-delivers-super-chickpea-in-record-time/

[3] http://blog.milliyet.com.tr/bitki-islahinda-yenilikler/Blog/?BlogNo=617808

YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.